22 Mayıs 2020 Cuma

Geç Kalınmış Mektup III

 Sesini duyduğumdan beri,fazlalık olabilecek seslerden kaçmaya çalışıyorum. Odamı turuncuya boyayıp,yatağımın ayaklarını indirdim. Erik ağaçlarına tırmanıp,belirli yıldızlarla konuşurken klasik müzik dinliyorum. Sesler yoğunlaşıyor,sesler boğuyor elleri ile kafeslerimi. Bazı geceler sabahlara kadar Vivaldi çalıyor ve hala Cemal Süreya okumuyorum. Mektuplar çok kalın. İçinden çıkamayacak kadar, kırışık bazı yorganlar. 
 
 Bir tuşa basıyorum,bir kanal açılıyor. Büyük kürsülerin arkasında küçücük adamlar konuşuyor,duymuyor kimseler. Büyük kürsülerin arkasına geçip en doğru şiirlerimi okusam,güçlenir miyim bilmiyorum.

 Yeniden sesin ilişiyor,kuşların sesi geliyor arkasından. Kedim miyavlıyor. Başka kediler sonra. Kesin süt arabası geçiyor ardından. Güneş açmıyorsa o gün, kendi kendime konuşuyorum. Düzelmemiş bazı kısımlarım kendime şahitlik yapıyor. Ses,soluktan eksik anlam ifade etmiyor. 
 
 Arş çok yüksek kalıyor gözlerinden dolayı ,çıkamıyorum. Çıkarsam düşüyor korkularım. Yükseldikçe,alçalıyorum. Yükseldikçe kırılıyorum. 

 Sonra aynı sessizlik. Kendi sesim,kendimden kaçıyor. Ne zaman peşinden gitsem,yanında buluyorum. Müziğin sesini daha çok açıyorum. Camı açıyorum. Bazen gizlice Cemal Süreya okuyorum. Eksik olan eksik kalıyor. 
 
Sen uyurken,uyanık kalıyorum en çok. Bir gökyüzünü masmavi halinde izleme telaşı bu hissiyat. Seni en çok seninle seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder