26 Eylül 2015 Cumartesi

Kesik Tasmalı Şiir.

Yarışan atların son parkuru bu.
Sürünen karıncaların.
Boğuluyor insan bilimi.
Boğuluyor,nice ölmüş cesetler.
Bir kibrit yakıp,halkı savunuyoruz.
Yağmur filiz bırakmıyor.
Durmadan yazıyoruz.
Sağa,sola,dine,aşka,böceğe.
Yazanlarız biz,
Kimisi okuyanlardan.
Kimisi gösteriş yolunu seviyor o kadar.
Ve birileri şiir.
Bir sigara yanıyor,öyle böyle değil.
Nazım aldatıyor bugün.
Cemal yalandan gülüyor.
Özlüyorsun.
Herkes herkesi özlüyor.
Şehre yanık ayaklar giriyor o sıra.
Terli vücutlar ve kuru dudaklar.
Neşet baba sesleniyor gibi sonra.
'Hep sen mi ağladın?
Hep sen mi yandın?'
Bir değiliz elbet.

Bir bağlanmıyor ipin ucu.
O ölmüş cesetler ' rahmet anıyor.
Duaya sığınıyoruz.
Belki,
Keşke,
Sürekli tekrarlanan kelimeleri,gözlerinden sıyırıyorsun.
Ki gözlerin gülünce görünmüyor.
Hayal edilmiş,kaşık çorbaya düşmüş.
İhtimal bırakılmış sınıf geçmek için.
Bir ev tutulmuş,yangın çıkmış.
Silah çekmiş ve kendimi vurmuşum.
Duymuş,görmemişsin.
Koşmuş,tökezlemişsin.
Kendimi gizlemenin acısı gibi olmuşum.
Ölmemişim.
Bakmışsın.

Bakmışım.
Bakıyorum.
Yabancıda bakıyor.
Kimisi yeşil,kimisi siyah,kimisi gri.
Bir defter bırakıyorsun.
Düz yazılar dolmuş,
Tebessüm ağlamış,
Umut kesik.
Yaşam nice,
Doldurmuşum sanki,yer kalmamış.
Elime bulaşmış şiir,
Alamamışsın,
Al dememişim,
Saklamışım.
Camel çalmış,üzerine şiir okunmuş.

'Fakat Allah kahretsin albayım,
Allah kahretmesin,
Kahrolmayalım,
Çok kelime var,
Çok yazık.
Yanıyor semtler,
Kalem kırıyorum,
Kağıt sararmış,
Elimi aşılıyor.

Diyorum ya bi rüyada yazıp,
Bu kadar toparlamışım.
Çay soğumuş,
Bir şair daha ölmüş,
İktidar acımamış,
Ve ben yüzmeyi unutmuşum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder