23 Nisan 2021 Cuma

Kayıtsız Mektup

 Ben sana düşmalık eden bütün safi gerçeklere kırgınım. Ben senin olmama ihtimalinin yaratıldığı bütün fikirlere, kendimi kapatırım.

     Masum duygularına, şair olduğum benim.

Eflatunu düş kırıklarınla boyamış bir ceylanı, sırtından kavradım senin için. Çocuk düşlerine vagon vagon kömür taşıdım. Evinin camından bakan bütün kadınlara selam verdim, senden bir haber olsunlar diye. En çok hafta sonları mektup yazdım sana. Akım hür, zindanım aydınlık içinde kalır çünkü. Yüreğine, işsizim. Kadınlığına, susuz bir deryanın en koyu haliyim. Nicedir özlediğim kalemimi, sana yazmak için dolduruyorum. Ceplerim kağıt dolu. Papatya gördüğüm yerlere basmıyorum. Koparıp sevgini sınamıyorum, içimden. Bir çiçeği kopartmadığım her yer beni sevdiğine işarettir sevgilim. Güzelliğine çirkin tamlamalar yakışmasın. Adı sanı belli olmayan şarkılar duyulmasın kulağına. Ben sana söyleyemem ama dinletirim. Dinleyemezsen, seslerinden öperim.

      Sana sarılmak istiyorum, rüzgarı yenik düşmüş bir limanda. Eteklerinin altına sıkıştır alfabemi, bacakların bütün kabuslardan daha güzel. Kızım olursa adını sen koy. Kızın olursa baba dedirt, delikanlı kollarıma. Yüreğime bir sen daha sıkıştırırım. Ki zaten ağlayışlarımı saklayamaz gözlerim. Sahi şehrinin her sokağı ezberim içinde. Bütün yeşil çimler, eski müstakil evler, büyük ağaçlar ve sesleri. Eski bir sinema bulup, yadigar et öpüşlerini dudağıma. Senin kokundan başka baharım yok.


Göç Eden Mektup

 Uzakların en tarifsiz şeritlerinde giden bir otomobilin içinde yeşerdim, seninle. Sana giden bütün yolların, aklımda sınırlarını oluşturdum. Kaybolacak olan her şey, tanrının suçu değildi. Sevmek göreceli olmaktan çıkıp, hissiyatlar yarattı en soğuk kışlarımıza. Bakışlarını seneler vardı görmemiş gibi uyudum. Ne zaman uyansam, farklı birikintiler için savaşıyordum göğsünle. Seni öpmeyi istiyordum. Öptüğüm her santimin, yaşayamamış olan baharlara ithaf sayılırdı. Kaç renk varsa ezberledim. Kaç ayrılık varsa yazdım. Tükenmez bütün kalemlere elim değdi. Sadece kağıdı aydınlatan bütün ışıklara, şarkılar söyledim. İstanbul, Ankara ve dahası bütün şehirlere seninle birlikte yaşanacak hayaller koydum. Varlığımın hepsi, senin içindi. Küçük kediler kadar güzeldi gözlerin. Anne olmanı, baba oluşumdan daha çok istiyordum. Bazı eksiklikler, ceplerimize maddi buluşları yok saydırıyordu. Ceketimin iç cebi, evimizin anahtarı içindi, biliyordum.

      Sana dokundum, sana nefes aldım, seni başlamamış savaşlardan uzak tuttum. Görsen dahi yaşamıyordun. Farkındalık, farklı dillere tahammül edemez dedim. Her dil, senin için sevgiyi çağırmalı. Her dil, ütopik bir mucizeyi sana sığdırmalı. Sefer saatlerinin daha başlamadığı bütün otobüs seferlerine yakın seni seviyordum. Bakma bana öyle, beni tanıyamazsın. Seni seviyorum diyorum. Gözlerimin rengi, sana duyduğum büyük ormanların taarruzundan geçiyor. Senin saçlarını, göğsüme ev belliyorum. Bazı geceler yazdığım bu mektupları affet. Hiçbirinin sana düşmanlığı yok. Hepsi benim sızıntım. Yazdığım her mektuba sığıntıyım. Bir gün kaçınılmaz birliktelikler içinde bir aşk yaşayacak olursan, doğmuş ve doğacak bütün çocuklarına, şiir yazmayı sevdir. Bir şair kadar kimse yaşamayı sevemez. Sen benim yaşamımsın. Ah su birikintim. Ah gece gökyüzü doğuran dolunayım benim. 

      Akıl alınmayacak dünyamın neşesini sana bağışlıyorum. 

      Dünyana iyi bak, beni  tanımayacak olsan bile. 


18 Nisan 2021 Pazar

ÇIPLAK MEKTUP

 Geçmişe dair kalıntılı izler büyütüyorum içimde. Sanki bir çocuğun bütün yoksulluk savaşlarını kazanmış haliyim. Sessizliğimi seninle paylaşıyorum. Çok sessizim, çok güzelsin, çok eksiğim, çok fazlasın.. İnce detaylarını düşünmediğim bir varoluş sancısına kucak açıyorum. Bir asırdır uyuyordum, göç eden hiçbir kuşu izleyemedim seninle. Yüzümün belirsiz çizgilerini, senin gülüşünle aydınlattım. Seni arıyorken gördüm sırtını ve ona dokunan saçlarını. Sarıldım, fark etmedin. Seslensem, sesimi tanır mıydın bilmiyorum fakat bir sırt ancak bu kadar güzel olabilirdi. Senin sırtınla güzelleşiyorum. Saçlarına baharı getirmeyi bütün kitapların en eski sayfalarından okuyabilirim, yüzüne değen kışı ve o kışın ayrılmış bütün kar tanelerini sana kimse anlatamaz. Kimse dudaklarını bu kadar güzel değerlendiremez.

    Sesinin eksik kalabilme eylemine, mitingler düzenleyebilirim. Hayatın bana bunu sunma ihtimaline düşmanlık edebilirim. Kendimi tanıdığım kadar, sana dargınlık etmeden sarıldığım her anı hatırlıyorum. Bazı eksiklikler bütün insanları, yorgunluğuna sürüklüyor. Sarı saçlı kadınları, büyük kalçalı kadınları, topuklu giyen kadınları, kilolu kadınları, çirkin kadınları eksiltmeden yaşatıyor ve seni. Senin kadınlığına kusur bulmak, benim erkekliğimi yanına yakıştırmak çok zor.

   Kimse bana gel demedi, kimse bana yüz elli yıl uyu, kanların içinde boğul, hiç bıkmadan doğan güneşe teşekkür et demedi. Yapmam gereken ne varsa, yapmak istediğim kadar yaptım. Seni sevdim, çocuk oldum, şair oldum, doğması imkansız denen yaşımda yine doğdum. Soyundum, mektubu soydum. Ne kadar çıplaklık varsa, senin üstüne giydirdim, ışıklar kapalıyken.

       Güzelliğini görmek için, ışığa gerek yok....