18 Nisan 2021 Pazar

ÇIPLAK MEKTUP

 Geçmişe dair kalıntılı izler büyütüyorum içimde. Sanki bir çocuğun bütün yoksulluk savaşlarını kazanmış haliyim. Sessizliğimi seninle paylaşıyorum. Çok sessizim, çok güzelsin, çok eksiğim, çok fazlasın.. İnce detaylarını düşünmediğim bir varoluş sancısına kucak açıyorum. Bir asırdır uyuyordum, göç eden hiçbir kuşu izleyemedim seninle. Yüzümün belirsiz çizgilerini, senin gülüşünle aydınlattım. Seni arıyorken gördüm sırtını ve ona dokunan saçlarını. Sarıldım, fark etmedin. Seslensem, sesimi tanır mıydın bilmiyorum fakat bir sırt ancak bu kadar güzel olabilirdi. Senin sırtınla güzelleşiyorum. Saçlarına baharı getirmeyi bütün kitapların en eski sayfalarından okuyabilirim, yüzüne değen kışı ve o kışın ayrılmış bütün kar tanelerini sana kimse anlatamaz. Kimse dudaklarını bu kadar güzel değerlendiremez.

    Sesinin eksik kalabilme eylemine, mitingler düzenleyebilirim. Hayatın bana bunu sunma ihtimaline düşmanlık edebilirim. Kendimi tanıdığım kadar, sana dargınlık etmeden sarıldığım her anı hatırlıyorum. Bazı eksiklikler bütün insanları, yorgunluğuna sürüklüyor. Sarı saçlı kadınları, büyük kalçalı kadınları, topuklu giyen kadınları, kilolu kadınları, çirkin kadınları eksiltmeden yaşatıyor ve seni. Senin kadınlığına kusur bulmak, benim erkekliğimi yanına yakıştırmak çok zor.

   Kimse bana gel demedi, kimse bana yüz elli yıl uyu, kanların içinde boğul, hiç bıkmadan doğan güneşe teşekkür et demedi. Yapmam gereken ne varsa, yapmak istediğim kadar yaptım. Seni sevdim, çocuk oldum, şair oldum, doğması imkansız denen yaşımda yine doğdum. Soyundum, mektubu soydum. Ne kadar çıplaklık varsa, senin üstüne giydirdim, ışıklar kapalıyken.

       Güzelliğini görmek için, ışığa gerek yok.... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder