Yirminci mektup diye başladı Oğuzcan,
Nerdesin? Günler var ki beni aramadın,yazmadın.
Senden gelecek bir mektubu bekledim boşuna.
Devam etti,
Nerdesin?
Beni unuttun diyemeyeceğim,
Unutmadığını biliyorum.
'Satıra düşmüş boşluklar,gözlerimle yetiniyor.
Akşam olmaya yakın ilikliyorum,sesimi.
Ayağa kalktığım,her düzlük çok yalnız.
Papatya zaten kokmuyor,kopunca.
Sen dua diyorsun.
Dua ediyor musun? duymuyorum.
Çok şahit yaratsam dahi kurşuna engel olunmuyor.
Cebimde iki liradan fazla var.
Sol cebimde,elim.
Omuzlarım seni taşıyacak kadar güçlü.
Omuzlarımda elin.
Kalk,sıralı yollara çık.
Sigara içip,Güneş'imi kapatma.
Örtme yüzünü.
Yüzün,
Matematik işlerimden,daha sağlıklı.
Ve bilimsel tezler için,sırtıma geometri diyor.
Bu gece iki satır arasından çıkıp,gel.
Yazamayacağım felaketlerle dövüşüyorum.
Seni özledim.
Oğuzcan gibi.
İklime yenik karıncalar ekmek telaşında.
Bizim gözlerimiz yeter,kışları getirmeye.
Sen gökyüzü,
Ben orman.
Hangi Şiir doğarsa doğsun,bizim kızımızdır.
Hangi din çökerse çöksün,bizden değildir.
Sana yarattığım kuş yuvalarında,örgülü demirler var.
Bu gece iki satır arasından çıkıp,kır o demirleri.
Bütün sokaklar beni arıyor,
İsmim yok artık.
Bütün sokaklar bizi arıyor.
İsmimizi,hala biliyorlar.
Sessiz ol,
Bu kaybedeceğimiz bir savaş değil.'
Ve yine devam etti Oğuzcan,
Her insanın yüzünde sana benzeyen bir şey aramak da varmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder