30 Kasım 2015 Pazartesi

Üstü Altı ' Şiir.

Tarihsel yanılgılar arasında,
Koşmanın hazzını tutuşturdum bugün.
Yorulmak ikna edici bir savaş arası,bayrak açıyordu.
Beyaz bayraklar açılıyordu yüreğimize.
Sen bunu;
Deniz üstü taşlar mecmuasında öğreniyordun.
Görmek,kalıcı hasar.
Yaralanmak,kan değerlerine işliyordu.

Bilinmez şiir,
Bilinmez bu şiirlerin satırları.
Sen şiir,
Ben şair.
Sen şair,kimi zaman.
Öğrenilmiyor bu yılmışlık.
Bu adım karmaşasına kadeh kaldıramıyoruz seninle.

Bir Budist köşe bucakta karalama yapıyor.
Allah'ı sorgulayanlar var o tarafta.
Ve burada bir adam,demir dövüyor.
Demir kızgın,gökyüzü,şarap hep kızgın.

Şehri üşütüyor bu hava besbelli.
Camını,önünü,sözünü kapat.
Eserse bir vakit rüzgarın boncuğu.
Kırılır dalın,su döksen donar.
Yetişemez,büyütemezsin.
Aç gözlerini,
Aç varış yerim olan ellerini.
Aç öylece,
Sokul,benliğime.

Arkana bakarsan şayet gayr'i meşru bir tiyatro bulursun.
En önden yer edilmiş sana.
Ben atlı karıncaları kaçırmışım.
Ay çiçeği,yarısını kabul ettirip bırakmış.

Saçını,saçıma değdirmişsin,
Öyle görmüşüm.
Rüyaya hüküm,kaleme şiir işlemiyor.
Öyle yazmışım.

Yazdıkça,yazası vardır insanın.
Satır satır öpesi gelir seni.
Öpesim gelir,
Öpesin gelir.
Ormanlar,gözüme bırakır rengini.
Ormanca nehirler akar,yaralı göğsümden.
Ormanları sana bırakırım.
Beni bırakırım.
Seni bırakmam.







26 Kasım 2015 Perşembe

Lamba Değil'Dünya.

Aynı katliama sürükletirler bizi.
Kanlı çiçekler,ayağımıza dolanır.
Bir kılıç çekersin,bir ölüm yazarım.
Kesin al yazması,sevdiğine düşer o zaman.
Kuşlar,Paris üzeri gelmeye başlar.
Sürgün yerim,hasret çekersin.

Hem;
Bu hava kış,
Bu hava göç.
Bu hava ' sen.
Girişim endeksli bir panzehir bu hava.

Baksan da,
Diğer taraf daha yeşildir.
Göremezsin. 
Görsen de,
Avuçlarından kandır,avuçlarım.

Şair olup,çok yol gidememişler.
Çakıl basılmış,memeden kasığa.
Tekerler yanmış,kalem çizmiş.
Pek yol gidememişler.

Kadın doğmuş,kadını yazmış.
Adam,kadını.
Çocuk,silahı.
Düşman,pusuyu.
Varsın beni yazmışsın.
İki satırda bir,senden bahsetmişim.
Okuyup,bakmışsın.

Duyulmamış şarkılar bestelenmiş.
Ölü besteciler.
Dağ gri,bulut ervah.
Ey bildiğime çalan,
Gel çal.
Öyle vur,çal bu şiire kendini.
Dinle çalamadığım,gökyüzüm.
Dinle beni,
Öyle yazıyorum.

Sigaraya,ateş yetmiyor.
Seni göremediğim manzara,manzara değil.
Mantarlar zehir.
Bu satır medet.

Uyurken sen,
Uyurken ben yanında.
Omzumu uyuşturma dahilinde,
Ve küçük bir ışık yansımasında.
Bir şiir yazarım.
İçini sen boyarsın.
Sen okur,sen sularsın.

Bu kadarım ben,
Bin çiviye,bir çekiçle vuramam.
Ağacı kesemez elim,
Besbelli ağaçtan yaratılmış kağıda,kestiğimden şiiri.

Şimdi bakıp,
Öylece durduğum yerden bakıp,
Manzarasız şehrin camından bakıp,
Göremediğim uzaklarını çizeceğim,ülkenin.
Şair olup,
Boyama yapamayacak kadar küçük ellerimiz yok.
Bir parmak,diğer parmağı kırabilir.
Ağlamaz kimse,
Lal çalıyor,
Duyuyorsun.
Boylu boyunca yanımda yatmanın bir anlamı olmalı,

Haydi Timuçin,çek kılıcı.
Keskin kılıcını,boğazdan geçir.
Yanında öleyim,
Boğazıma kılıç,
Elimde daha keskin bir kalem.
Toprağı süsleyeyim.
Bırak öyle öleyim.




18 Kasım 2015 Çarşamba

Cephe'Burgusu

Uslu durdum.
Sustum,durdum.
Zaman geçti,ölüp bile durdum.
Şiir yazıp,çok duramadım.
Evernus kralı yaşamayı bıraktı.
Pers prensi o sıralar kumları öpmüş.
Bende adım atmayı öğrendim.
Yürüdüm,durdum.
Gülüşünü buldum.
Siyah ceset torbaları gibi oldu gökyüzü.
Yanına,bakışımı koydum.
Artık sen beni bilmiyorsun desem yalan.
Söz,sükut.
Ömür,kalıcı hasar olur.
Var edilmiş bir gülüşün kalır.
Hikayeler bilindiği kadar uzun.
Martı beyaz,
Ölüm,ölüm gibi.
Kokusu ağır.
Ki ölüm,şairin ceketidir,değere binsin diye.

Bu senin siyah bir bakışın var,
Günümü dahi gece kılıyor.
Gece oldu mu öyle,seninle yorgan altına giriyorum.
Utanıyorsun,
Utandığımı belli etmiyorum.

Ay dendiğini gibi kıvranıyor.
Bak şuradayız.
O yıldızın kenarına su dökülmüş.
Bir yana geç,orada şekerler hala pamuktan.

Haydi kalk,
Haydi ellerini uzat,dans etmeliyiz.
Palyaçolar sirtaki yapıyorsa.
Nefesini hissetmeliyim yüzümde,
Haydi sokul.

Savaş çıksa gideriz korkma.
Şu şeriat masalları bizlik değil.
Liderler para,biz ekmek kavgasındayız.
Kaç şiir eder,aynı yatağa girmek seninle.
Kaç şehri dolanırız.

Dört satırım var görüyorsun.
Görüşe göre,beş.
Sana göre altı.
Satırlar arasında hep sen.
Senin kalbin,aforoz.
Oradayım.
Tam oradayım ben.

Kapat gözlerini,
Çantanın yanına bir şişe iliştir.
Ne deniz uzak,ne gezilecek yerler.
Kapat gözlerini,Şeytanı mazeret gören,Allah'a sığınan.
O güzel gülüşünün takdiri,gözlerini kapat.

Gidelim.



16 Kasım 2015 Pazartesi

Saatli'Aklım

Üçü dört geçer bir vakit.
Kıvranır salıncak üstünde karnım.
Yağmurda yağar.
Ölümde kokar,mezarlar.
Sayfalar delik deşik,
Terliklerim zaten ıslak.
Bıçaklar,kitabın sonundan,başından anlamaz.
Bende doğurmadan seni,doğmam.

Üçü beş geçer sonra bir vakit.
Kış soğur,
Elin,yüzün soğur.
Terliklerim donar.

Sevdiğim,kalıcı hasarlar çığır açabilir.
Sen manolya dersin,
Ben papatya.
Bu dilimize sarmal örgüler sürükletmez.
Ki sürüklenmez ayakların.
Botun ağırlığı,yüreğe hafif indirgemeler de bulunabilir.

Aşağı kata inersin,
Orta katta bir sigara çalarım sana.
Bir şarap,
Gelirsen,güle gün doğar.
Güneş açar,kış vakti.
Kaçamak gölgeler bulur öpüşürüz.

Bırak aynı ışık olmasın rengi gözlerimizin.

Hem ünsüz benzeşmeleri de attan düşer.
Liderde,samanda.

Üçü sekiz falan geçer sanırım şu sıralar.
Ay,aşifte yıldızlara kaymaya başlar tam o vakit.
Canını alır gökyüzü,canıma katar.

Üçü çeyrek geçmek üzere bilirim.
Sigaramı yaktığımdan belli.
Seni üçten,öncesinden,gün doğumdan beri düşündüğümden.
Ezbere sayılır saatli aklım.

Gel,
Sevdiğim,
Mektup denmez bu şiire,
Ayette diyemem.
Seni yazdığımdan,yine sen derim.




14 Kasım 2015 Cumartesi

Kışlık'Portakal

Saçından başlıyor gülümseme.
Ayak uçların gülüyor.
Göğüslerin,montun.
Gülümsememi alıyor,gülümsemen.
Dayanamıyorum.
Akdeniz bile hala sıcakken,baş edemiyor gülümsemenle.
Gülmene alışıyorum.
Bakışların yarışıyor,baktığım dört bir yanda.
Bakamıyorum.
Ölürsem,çiçeklerimi kimse sulamaz.
Şiirlerim kalır,
Seni tamamlamadan bırakamam yazmayı.
Beni tamamlamadan öldüremezsin.
Siyahız seninle.
Şehir öylece gri zaten.
Gözlerim gölge oluyor,
Dalgalanıyorsun.
Kıvrımların ve diz kapakların.
Hepsi baştan sona şiir yazdırıyor adama.
Latince kelimeler üretiyor o sıra lehçem.
Yüzünü görememe telaşı,ipi salıyor.
Boğazım mor,soluğum kesik.
Son bir iki satır yazmaya çalışıyorum.
Bir defa daha seni,
Ben hep seni yazıyorum.
Saçından başlıyor diyorum gülümseme.
Ayak uçların gülüyor,görmüyor musun?
Uyutmak istemiyorum seni,
Uyuman dilini sessizleştiriyor,
Sesini özlüyorum.
Konuş benimle,
Aynı yatakta nefes alma telaşına düşelim.
Bir sabah yanımda uyan.
Bir sabah daha.
Her sabah.
Serüvene kapılmış gibi,gözümü kirpiklerinde açayım.
Ve üşürsen,
Titretirse yüreğine,hava koşulları.
Ellerin sırtıma zulüm gibi soğuğu yazabilir.
Ayakların saklanabilir o sıra ayaklarım arasına.
Dudaklarını koruyabilirim.
Dudaklarımla şiir yazabilirim mesela.
Elbette gülersen,
Saçından başlayıp,çenende biterse.
Bilirsin,
En çokta beni seversen.

6 Kasım 2015 Cuma

Affı'Misal.

Ahh...
Bu çığlıklarımı biraz duyar mısın?
Dört gözlü canavarlar,dolap diplerinden bizi izliyor.
Hem lunaparklar,kış vakti çalışıyor artık.
Dönme dolaplar boşa dönmüyor.
Sıcak ekmek kokusu gibi gülüşün zaten.
Tüm güzelliğin orada,
Orada uyutuyorsun umudu bilirim.

Sen uyurken öylece,
Islakken gece,
Soğuk ve anlama yüz tutmuşken şiirler,
Serüvenler başlıyor.
Kitaplar ağaç oluyor,
Kalemler,
Kağıtlar,
Birer birer ağaç oluyor,
Sen oluyorum,yeşil oluyorsun.

Mezar düşlüyoruz,
Ölüm gibi kokuyoruz,
Kırılmış zincirlerden kaçıp geliyorlar.
Omuzlarımızı acıtırcasına,koşuyor bu insanlar.
Bir şarkı açıyorsun,
Sesi uzaktan,
Sesim solundan geliyor.

Yazarken okuyamıyorum,
Ben hep çirkin okurum,
Adın geçiyorsa bu şiirde,
Sana yazık olur,
Çiçeği koparıp,ağlatmış gibi,içim acır.

Yazarsam,
Okursan,
Beş sene değil,misali affımdan beşbin sene geçerse.
Ve;
Ben hala yazıyorsam,
Bilesin,çığlık gibi seviyorum seni.

Şiirim kan dahi olsa,
Kuralsızca seviyorum.
Yüreğine kural koymak,
Karıncaları ezmek gibi günaha meyillidir.

Hem ben umut etmeyi,
Bisikletten düşmeye yakınken öğrendim.
Düşmedim mi? Düştüm.
Acımadı mı canım? Acıdı.
Boylu boyunca kan oldu dizim.
Umuda,sözüme ihanet etmedim.
Koştum.
Ne bisikletim kaçtı,ayaklarımdan.
Ne yollar her seferinde canımı acıtabildi.

Hata yapıp,seni öpmeden ölürsem bir defa daha.
Göğsünü gerdirip açmadan sen,şiiri bırakırsam.
En çok seni affederim.
Kendime kızmaktan vaktim kalmamış,
Dünya sular altında boğulmuştur zaten.

Gözlerini kıs,öyle oku.
Gül,
Buruk içine,söz dolsun.
Ne gözümün rengi değişir,
Ne gülüşün çirkinleşebilir artık.
Sana değiyorum. 
Saçların,parmaklarımı tutsak ediyor,
Gözlerini kıs,öyle oku şimdi bu şiiri.
Ben,
Gemilerin kıyıya yanaşacağına hala inanıyorum.

4 Kasım 2015 Çarşamba

Şiir'Çiçeği.

Bir şiir yazsam.
Adım olsan,
Adımım olsan.
Aynı yola iki ömürden girsek,
Ahh vebalimi,cennete çeviren.
Şimdi kuşların kanatlarını birlikte boyasak.
Öyle gülsen.
Ölümce,ömrümce.
Sen hep gülsen.
Bilirim o zaman temmuz,kasıma denk düşer.
Gitmez kış,ellerinden soğuk.
Hep ihtiyacın olur ellerime.

Sıcak tenine sarılasım gelir benimde.
Baştan başa,
Saçından,ayağına.
Mumsuz sahnelerde,şiirler beslerim.
Büyütür,koynunda uyutursun.
Bir parça benden bölünür yatağına o denli.

Öperim.
Çekinmem,çekilmezsin.
Öper kalırım,
Hevesle değil aşkla öperim.

Bu şehirde yaşamak,kalıcı sayılır,
Sen varsan.
Zaten 'sen bilmezsin'
Kendi gülüşünü de öpememişsindir.
Bir ben bilirim,
Kalanlar bilmeye çalışır.

Müzikler açılır.
Duvarlarda boyanır,
Sende bilirsen.
Vitamininden değil,sevdiğimden sıkarsın portakalları.
Mandalina kabukları,sobaya yakışır.
Dudağım,dudağına.

Hasretsem şehirler arası yolculuğa,
Yanıma bir bilet almış,
Sen demişsem.
Omzumda uyu diyedir.
Gelirsen,
Yanıma oturur,uyursan.
Bilirsin o omzun senindir.

Al bu şiiri,
Üçüncü çekmeceye koy,
İkiye ben,bire sen.
Yanarsa dörtten yansın.
Önce ben,
Sonra su olsun,söndürsün.
Yanma sen.