13 Aralık 2018 Perşembe

Uyan'Balığı

Sessizce dokunuyorum omuzlarına,
Boynuna dolaşıyor,öpmelerim.
Biraz daha ses yapıp,dudaklarını seviyorum.
Uyan,
Yanında bir su ve ellerim.
Uyan.
Suyunu içip,beni öpüyorsun.
O sıra uyanıyorum.
Yanımda bir su ve ellerin.
Suyumu içip,seni öpüyorum.

Saat dört ve buçuk,
Saçlarını tarıyorsun,
Saçlarını taramak istiyorum.
Güneş'ten sonra en sevdiğim renksin diye bağırıyorum sana.
Gözlerin,duyamadım diyor.
Gözlerine dönüyorum.
Gözlerim dönüyor.
Gözlerine bakamıyorum çok fazla.

'gözlerin çok güzel'

'seni öpmek istiyorum'

Kışlık kıyafetlerini hiç giymiyorsun.

'ne kadar ince giyinirsem,
o kadar çok sarılacağız diyorsun'

Kışlık kıyafetlerini giyme.

İki dirseğini,birbirine değdirirken yakalıyorum seni.
Kemerini sıkıştırırken,
Kopçasını takamazken sütyenin.
Seni farklı hallerde yakalayıp,
Her halinde seviyorum.

Kamuran beni kıskanıyor,
belli etme,
şiirleri,şiirlerimi kıskanıyor en çok.

bilmiyor ki
'ben sana yazıyorum'

şımarıyorum,
Bak de,
Çocuk de,
Şımarma de,

en çok seni severken şımarıyorum diyorum.
en çok seni seviyorum.



12 Aralık 2018 Çarşamba

Doğum Sancısı

Bıraktığın ipi,boynumdan aşağı süzüyorum.
Ellerimin arasında büyük tekerler var.
Tekerleri itebilmek,yol kenarından uzak kalıyor.
Savaş diye bağırıyorsun,
Eskisi gibi sevişmiyoruz seninle.

Kalçaları büyük kadınlar gibi,
Kalçaları çok büyük kadınlar gibi yürüyoruz.
Kasıklarına şiir yazıyorsun ve öpüyorum.
Belini kavradığı kadar,seviyorum ellerimi.
Yalnızım.
Yalnız ve sadeyim.
Çok yalnızım.
Çocuklarımızı doğur diyorum.
Şiir bize gülümsüyor.
Çocuklarımızı doğuracağım demiyorsun.
Sabah kahvaltısında hiç peynir yok.
Ekmek yemiyoruz.

Denize uyanan sabahlardan çok,gözlerini seviyorum.
Kiraz ağaçları yerine,dudaklarını.
Çünkü gözlerin ve dudaklarının arasında kalan burnunu öpüyorum en çok.
Sağ elim,solundan başlayarak Arapça yazıyor.
Küçük çocuklar hep küs kalıyor dine.

Sen bana,hep küs kalıyorsun.

Kalk,
Suratıma indirmen gereken,
Pek siyasi olmayan ve edebi kalıntılar içermeyen tokatlar var.
Kalk,
Sırtıma basman gerekiyor,
Göğsüme acı deyişim bundan.

Tam şuan şurası tavan.
Elim,istersem dokunuyor,
Bazen üstüme düşüyor,
Boyası istemediğim renk olan tavan.
Tam göğsünün ortasına yatmak istiyorum.
Alnıma dokun.
Dudaklarıma uzan.

Yeniden doğmak diyorum.
Kaç kaburgam varsa,tam oradan.

17 Kasım 2018 Cumartesi

Sevgilim

Doğurgan annelerin elleriyle yazıyorum,
Sana 'can deyişimi
Sesimden iki kelime çıkarıp,
Seni seviyorum.

Düğümlenmiş teorik bilgileri,sıfırla sevgilim.
Hataların affedilmiş bir seferi bu şairlik.
Boğulmuş denizlerden çıka geldim.
Ayaklarından başlayıp,büyüyorum.

Kaburgalarına dokundum,dünden kalan geceler içinde.
Göğsümü gizlemedim,saçlarından.
Kıvrımlarından öpüp,
Kıvrımlarından düşüp,
Kıvrımlarına serdim,acıyan bileklerimi.

İman gibi diz çöküp,
Huzursuz yerlerini tuttum,
Benden gitme diye.

Gözlerimden,iki kelime çıkarıp
Seni seviyorum.

Kırmızı çiçekler seç sen şimdi,
Hangi şehri seçersen seç,denizi olsun.
Senin sularında,boğulmamak için geldim.

Beni,savaş bataklıklarından uzakta sev.
Çekilmemiş bayraklar bize zarar verir.
Ve senin dudaklarını öpmeden,
İhtilal taarruzlarına katılamam sevgilim.

Canından sev beni,
Canıma gir,
Canımdan olurcasına öp beni,
Canımda ev kurmuş gibi.

En çok dünden sonra gibi sev beni
Sevgime sarılır gibi sevgilim.


11 Kasım 2018 Pazar

Uzun Yolların Şiiri

Yüzüne sıkışmış şiirler arasından yazıyorum,
Gökyüzünü sevip geldim,
Saçlarının arasında dolaşacak olan ellerimden yazıyorum,
Bilirsin,seni sevmeyi karınca kadar iyi niyetli buluyorum.

Beni yeşert,
İklimim yaz,

Ve sen söylersin günün belli saatlerinde,
'sen gerçeksin biliyorum'

Aklımın saatle savaştığı her dakika senin,
Seni özlüyorum.
Beni büyüt.

Kendinden doğurdum kendimi.
Saçım ve sakalım,
Gözlerim,
Biraz çilek reçeli,
Ve kıyısına deniz değmiş kasabalar,
Hepsi senin,

En çok senden doğurdum,kendimi.
Canımdan bir Buse gibi.

Korkuyorsan eğer,düş omuzlarımdan
Açık ellerimde,sırtını saracak yağmurlar var,
Dudaklarını gizleyemezsin bu şiir içinde,
Burası senin şehrin,
Kapılarını aç.

Seni en çok sağ yanağımdan özlüyorum,
Ayaklarının beni çektiğini düşünür gibi,
Gittiğin yerlere,
Ve
Geldiğim yerlere.

Seni özlüyorum,
dudağından bir buse gibi,


Beni seninle özle.
kendi şiirin gibi.

30 Ekim 2018 Salı

Şehvet ' Senfonisi

Taşın altına sıkıştı,
İki elinin arasında uçamayan şehir,
Gözlerinin kızarmış altlarına yağdı biraz.
Öpmediğim kasıklarının ağrısı.

Canının istediği iklimleri aradım,
Sırasıyla
Hangi şehre Güneş düşse,orada değildim.
Senin canın ve istedikleri gibi.
Ankara üzerinde bir fay hattı,
Ve büzülmüş bir çöpü parçalayan bu hayvan gibi,

Nerede olduğunu kim biliyorsa,
Kimsenin olmadığı yerlerde olduğunu biliyordum.

Tükendin,
Dudakların ıslak
Ve canım seni öpmek istiyor,
Çünkü bu şehveti,birbirimize sarılmadan yaşayamayız.

Çünkü sırtı boşluktur insanın,
Çünkü renk değiştirir her insan.
Çünkü en çok insan ölür.

Şimdi saçlarını yere tükür,
Son kere gibi açtığın birayı,bana değdir.
bileklerini değdir,dişlerime.
Beni istediğin her yerde,
ve Seni istemediğim yerlerde
Sevişmenin en doğru günahlarından kaçabiliriz,

Çünkü din küser,
Ezan büyür,
Sen vosvosuna binip,gidebilirsin,

Ve kadınlar,
ve bacakları
ve yüzleri
en çok kendi tanrılarıdır kendilerinin

27 Ekim 2018 Cumartesi

Sarmaşıksız'Şiir

Kirpiklerine ağlıyorum,
Üzülme dediğin her ne varsa,
En çok şuan,tam senin olmadığın yerlere üzülüyorum.
Bana baktığında göremediğime,
Gördüğüm her sümbülü,çiçek sandığıma üzülüyorum.
Kıvrandırıyor,
Ve kıvranmak çeşitli olgulara arkeolojik tezler yazdırıyor.

Bir dudak sesinde duyduğum her kelimeye,şiir diyorum.
Hatalar yaptıkça güzelleşmiyor,hiçbir şey.

Renk olmak gibi,
Sanatçı doğmuş,ressam.
Ve şiir ölmüş,şair
Tam öyle demişler gibi,

Sen hiç korkma solmasından gecenin,
Sen korkunca,parmaklarıma suç değiyor,
İşlenip,kendimi tükürüyorum balçığa.
Sen korkunca,tüm çocuklar sanata küsüyor.

Sen hiç korkma,düşmesinden Allah'ın.

Kitap diyor,senli yanlarım.
Ben bitap kalıp,
Sığınmamam gereken göğüslere sığınıyorum.
Ve çenemin altına,La notası hiç yakışmıyor.

Sesini yükselt.
Bu karanfil sana aşık.

Sesini tırnaklarıma uzat,
Bu şiir sana aşık.


8 Eylül 2018 Cumartesi

Açlık Şiiri

Kimsesizlik içerikli bir şarkı besteleniyor,
Kimsesi yok.
Kimse için bir nota basılmıyor.

Duvarlara sürülen,ellerine bulaşan bu kan.
Nereden geliyorsun?

Son bıraktığından beri kaç kilometre yol gidip,
Sırtımı sana çevirdim.

Yağmur aralıklarla yağıyor,

Edebiyat yapmamak için,
Ve,
Seninle aynı yatakta sevişmek için,
Sana ihtiyacım var.

Allah bir diyor,ben bir.

Hıçkırıklı ağlayamam,

Kendi bacaklarıma dokunamam.
Diz kapaklarımı morartmak için tırnaklarına gerek var.

Bu doğuşu,onlar yaratmadı.
Güneş doğsun diye,çoraplarımızı çıkarttığımız oldu.

Kimseler inanmaz,
Seninle hiç çıplak uyumadık.

Kendi kendime çıplak uyuyamıyorum.

Su kırılıyor,donduğu yerden.
Gece aynı siyahlıkta.

Ve Din denen
Ve dün denen
Ve
sen denen her şey

yine bende bitiyor.

ben
(beni sorma)

20 Haziran 2018 Çarşamba

Bahar Yangını

Ellerine sığdırdığın bir hayat gibi,
Kuşların konduğu dala yuva yapması.
Sessizce bağıran ışıkların,son boğuşması.

Kendine sahip çık.
Şiirler oku,
Şiirler yaz,
Şiirler içinde seviş ayaklarından,beline kadar.

Yeşile basmış gibi birileri,beni demirlerden uzak tut.
Senin boyandığın renkleri,sür üzerime.
Ve 'en sevdiğin notalar' çalsın kirpiklerimden.

Can deneni,canana çarp.
Cananımı,canımdan çıkar.
Sev onları,
En çok ben gibi.
En çok beni.
Sev beni.

İki göze,gözün değse,
Çocuk işçiler vazgeçmez bağırmaktan.
Bu binalar elbet yıkılır,
Ayak seslerini,elbet yakınımda duyarım.

Sahi tanıyor musun beni?
Adıma kaç kalem düşürürsün.
Hiç öptün mü beni?

Sahi seni öpebilir miyim?

Buradan başlatırsan satır dolusu bir yangını.
İstanbul zaferlerini bizimle paylaşır.
Su kurumaz,
Susuz kalmaz çiçek yüzün.

Sahi duyuyor musun beni?

29 Mayıs 2018 Salı

Baltalı İncil



Güzel kızım,
Seçenekler hep baki,
Ve suyun değmediği topraklarda ağlıyorum.
Büyüyen çiçek şiir,
Büyüten yaş,sergüzeşt.
Bu lodos,senin tufanın.
Evlerime sensizlik düşürüyorsun.

Göğsünden,dudaklarına giden yollar benim.
Ben bu ağaca on yerinden balta vurdum.
Sen kırk yerinden çiçek açtırdın.

Benimle seviş,
Benimle yarış.
Beni boğ,
Güzel kızım.
Boğulduğumu göster uykularımda.
Nefes almak savaşlardan uzak.

Korkuyorum güzel kızım.
Korkular siyah kıyafetler giyiyor.
Mezarlar soğuk.
Korkularımı,kendim taşıyorum.

Sen havluya sarılı teninle,bana koşmuyorsun.
Ayaklarına serilmiş kadınlar,seni öldürüyor.

Tırnaklarım batık bir uçuş deneyimi gibi,
Ve belinde,seni gülümseten noktalara,
Ellerim dokunuyor.

Ellerimi bırakma.

Her şiir gibi,
Biliyorsun güzel kızım,
Seni seviyorum.

19 Mayıs 2018 Cumartesi

Örtme Yüzünü.

Yirminci mektup diye başladı Oğuzcan,
Nerdesin? Günler var ki beni aramadın,yazmadın.
Senden gelecek bir mektubu bekledim boşuna.

Devam etti,

Nerdesin?
Beni unuttun diyemeyeceğim,
Unutmadığını biliyorum.

'Satıra düşmüş boşluklar,gözlerimle yetiniyor.
Akşam olmaya yakın ilikliyorum,sesimi.
Ayağa kalktığım,her düzlük çok yalnız.
Papatya zaten kokmuyor,kopunca.
Sen dua diyorsun.
Dua ediyor musun? duymuyorum.

Çok şahit yaratsam dahi kurşuna engel olunmuyor.
Cebimde iki liradan fazla var.
Sol cebimde,elim.
Omuzlarım seni taşıyacak kadar güçlü.
Omuzlarımda elin.

Kalk,sıralı yollara çık.
Sigara içip,Güneş'imi kapatma.
Örtme yüzünü.
Yüzün,
Matematik işlerimden,daha sağlıklı.
Ve bilimsel tezler için,sırtıma geometri diyor.

Bu gece iki satır arasından çıkıp,gel.
Yazamayacağım felaketlerle dövüşüyorum.
Seni özledim.
Oğuzcan gibi.

İklime yenik karıncalar ekmek telaşında.
Bizim gözlerimiz yeter,kışları getirmeye.
Sen gökyüzü,
Ben orman.
Hangi Şiir doğarsa doğsun,bizim kızımızdır.
Hangi din çökerse çöksün,bizden değildir.
Sana yarattığım kuş yuvalarında,örgülü demirler var.
Bu gece iki satır arasından çıkıp,kır o demirleri.

Bütün sokaklar beni arıyor,
İsmim yok artık.
Bütün sokaklar bizi arıyor.
İsmimizi,hala biliyorlar.
Sessiz ol,
Bu kaybedeceğimiz bir savaş değil.'

Ve yine devam etti Oğuzcan,
Her insanın yüzünde sana benzeyen bir şey aramak da varmış.







9 Mayıs 2018 Çarşamba

En Çok Kendimden.

Kapının altında büyüyen ışığı gördüm.
Seninle birlikte,çok düştük.
Dizlerin yere çarpmadan,seni çok sevdim.
Dişlerine değmişliğim var.
Sesine hep sahip çıktım.

Kelebek kendi kozasıyla savaşırken,
Seninle aynı yerlerden,çok kalktık.
Yüzümün tam sağına,ay dokundu.
Yüzüne sürdüm.

Duvarların kırılmış kentsizliği bizi unuturdu.
Sen bizi,çamur olmadan yağmur,çoktan unuttun.
Sigara yakılmayacak yerlerde oturduk.
Farklı şehirlerde,farklı sohbetler içinde seviştik.

Beni unutursan,şiir olmaktan çıkacak kelimeler,
Can olmaktan ayrı kaldı.
Güzel adamları bölüşürken düş çekirdeği,
Ben,senin gözünden düştüm.
Gökyüzünden düştüm.
En çok yaralarımızdan düştüm.

Sırtımda bir ev kalabalığı,
Duvarda en çok senin resmin,
Çok kalabalık,ev kalabalığı
Ayakkabılarını göremiyorum.
Tam oradan iki defa düştüm.
İki çocuğum öldü.

Kapatma parmaklarının arasını.
Elimde başkasının yumruk yaraları.

Dudağına bir telaş gibi ' öpme arzusu bırakırken
En çok kendimden düştüm.

1 Mayıs 2018 Salı

Yarısı Kestane.

İki kitap arasına bir şiir sıkıştırdık seninle.
Sen bana boylu boyunca çocuklar doğurdun.
Ay kıvrak ve sessizdi.
Beni büyüttün.
Dizlerine bir düş bıraktım,çığlıklar içinde.
Beni yeniden doğur.
Büyümek için ne suyum,ne sözüm var.

Sesini unutuyorum.
Sesimi çoktan unuttun.
Sesini unutuyorum diyorum.
Ses tellerine gizlenmiş çiçekler büyümüyor.
Balkonlar ıssız ve pencerelerle kapanmamış.
Sesinde bir balkon esintisi vardı diyorum.
Hatırlatmıyor erik ağacı.
Sesini unutuyorum.

Beni bölme geceye.
Beni sensiz bırakma.
Hangi satırda sen yoksan,o satıra küsüm.
Kimse kimseyi,bölemez.

(Sevmeyi bilmiyorlar görüyorsun.
Hepsi kuralcı ve ezberci.
Beni yeniden doğur.)

Seni sahiplenmek,seni kavuşturmak gibi geceye.
Yarısı kestane  ve çalıkuşunu sevmek gibi.
Sabahları kahvaltısız.
Akşamları pamuk şeker gibi.

Beni yeniden doğur,
Ölüyorum,
görmüyorsun.






5 Nisan 2018 Perşembe

DUVAR VE DUMAN

Kendimin içinden düşer gibi,sana bağırıyorum.
Uyanamadığım bir yatağın örtüsü ağır geliyor.
Çünkü ağaçları kesmek için,büyük kesikler gerek.
Bileklerim gibi,
Saçlarının sıkıştığı,sırtım gibi.
Sen kaç kesik yarayla seviştin?

Benim seviştiğim seslerim çok fazla.
Ürkütücü kadınlar gördüm.
Bağırdıkları yerde dimdik kadınlar.
Çok çocuk kadınlar büyüttüm.
Kıskançlığı,geometri sanan kadınlar.
İngilizce konuşur gibi sevişen kadınlar.

Çok kadın arasında,seni gördüm.
Gözlerin çok güzeldi.
Gözlerime iltifat eder gibi,gözlerine şiirler yazdım.
Aksanımı anlıyorsun.
Bileklerimi sıkma..
Göğsüme küçük çizikler bırak.
Aynı göğsümde uyu.

Biliyorum,kar yağsaydı ayrılmazdık.
Çünkü şairlerin elleri ceplerine girmezse.
Küçük vesveseler dağ olur.
Genelde sarışın kadınlara yazılır şiirler.
O sırada esmer kadınlar,güzel sevişir.

Ve şairler hep aynı yerinden,
Hep aynı kahkahayla ölür.
Sen şair değilsin.
Senin şiirlerde yerin yok.

Ama şişman kadınlar seni büyütebilir.
Çünkü şişman kadınların,
Kayıpları önce ruhlarında.
Sonra çirkinliklerin de olur.

Sen bırak onları.

Beni de bırak.

Üzüm büyüdüğü yeri,toprakla uyutur.
Sen,canını sıkı tut.

Bırak kendini.

31 Mart 2018 Cumartesi

Sonradan Gelen...

Gözlerimizi bölüştük seninle.
Bir kıyıya yanaşmış sandallarda üşüdük.
Gözlerinin üstüne,bir ay düşürdüm.
İkiyi kaç geçerse geçsin,bulutsuz değildik.

Sana bir söz çıkardım,yaralı cebimden.
İki simit,susamlı.
Ve bir şiir,sana hasret.

Beni duyduğun yerden,gözlerimi boya.
Yaklaştığını bileyim.
Şehre bir bulut gelmiş,aynı Anadolu.
Gülüşü sen.
Sesi sen.

Bir buluta kaç şiir yazılır bilmiyorum.
Bir bulut kaç renge boyanır?
Bir bulut,seni bayraksız bırakır mı?

Bir umut bu'
Doğduğun her yerden.
Kıvrandığın saçlarından.
Ojeli ellerinden.

Seni istiyorum.
En sağımın kazaksız yerlerinde.
Seni sahipsiz suratımın yanında istiyorum.

Bana bakacağın bir ev,kanepesinde.

Bana bak,bir ev kanepesinde.

Yeşil sana hasret,ben yeşile kıskanç.

Seni istiyorum,ben olmanın son nefesinde.

25 Şubat 2018 Pazar

Fısıldanır Ay.

Diz kapaklarımın altına sıkışıyorum.
Şair olsaydın,
Kesin görürdün beni.
Gözüme bulaştırdığım bu boşluğa perdeler sürüklüyorum.
Çok güzel gülüyorsun.
Ve çok sessiz.

Seni tanıştırdığım insanlar çok güzel gülüyor.

Yıkımı olmamış şehirlerde beni kim kurtarabilir?
Seni kimsesizliğimden nasıl çıkarabilirim?
Şair olsaydın,kesin kurtarırdın beni.

Yanıtı olmayan iç yanmalarına,
Kimse kıdemli askerler gibi kurşun sıkamıyor.
Çünkü cellatlar,sağır olmazsa,vicdan yapar diyordu gazeteler.
Kesin gazete okumuyorsun.
Bir gazeteyi,yeniden katlaya bilmeyi arıyorum içinde.

Sana,ekseni ve evreni matematikle anlatmıyorum.
Bir ayakkabı gibi,yollara takılma diye.

Sürgün olsam,kesin sana gelirdim.

Ay ışığı bu şehirde suretlere bürünmüyor.
Ben hiç aya gitmedim.
Şair olsaydın,
Kesin aya girerdik seninle.

İhtişamlı şatolar çizerdim,küçük bir resim defterine.
İçine bir sürü oda ve yalnızlık.

Cigaranın son bir dumanı kalmış gibi.
Nefesini benimle bölüş.
Aynı yatakta uyumalıyız.

Şair olsaydın sen zaten.
Kesin bende şair olurdum.

Büyük şiir olsa gerek,
İbadet ve senin aşkın.

22 Şubat 2018 Perşembe

En çok 'turuncu.

Düşüncesiz bir serinlik,sırtıma işliyor.
Sarındığım örtülere saklanamıyorum.
Kurtarırsan,sen kurtarırsın.
Seferciler,ateş yakar.
Gökyüzüne meteor çizer bir deli.
Beni bu kuyudan ancak sen çıkarırsın.

Parmaklarıma sıkıştır,
Ve omuzlarımda taşıt bu kitapları.
Hangi renk açsan oradayım.
En çok 'turuncu.

Elbet dönerim.
Sakallarını kesmesini bekleyemem kimselerin.
Ellerimin yaşlanmasını isteyemem,
Sana dokunmadan.

Bahçeye bir kedi küser.
İçine su.

Denize değmeden,yüzemem.

Seni tanıştırdığım gözlerimi,
Yağmursuz bırakamam.

Lütfen üşü,
Lütfen küsüp dön sırtını,
Çizgilerini paylaş çizgilerimle.
Kaldırımlara basmayı,özgürlük say.

Sen vicdanıma dokunsan,
Kendimi katolik tacirlere zindan ederim.
Kül yutar sırasıyla kafeslerim.
Dudak payını,
Olmadığın şehirlerde öpemem sevgilim.

Sevişemediğimiz geceleri uyut koynunda.
Beni uyutamadığın gecelere mektup yaz.
Bana yaz sevgilim.


11 Şubat 2018 Pazar

Kısa Şiir

Anne dedi içimde büyüyen bahçeler,
Sen gözlerini,gökyüzüne koyup,
Portakal çiçekleri yetiştirdin.

İki duvar arasına sıkıştım.
Kan akacak olsa,yüzünü çevirirdim.
Yüzüne dokundum daha önce'
Yüzünün,
Sorguya dahil olmamış bir aydınlığı var.
Seni sebepsiz cennetler doğurabilir.
İçimde,canını ıslatan ne varsa yaralarım.

Ettiğim duaları duyuyorsun.
Gör beni,
Farklı yollardan başlasak dahi,
Küçük süre zarflarına bölünür çarpışmamız.
Ve inkar edilemez bir şarkıyı,birlikte söyleriz.

Çocuklar,peygamberi tanır.
Biz duayı,
Allah bizi.

Duy beni'



1 Ocak 2018 Pazartesi

Kefensiz'Cenaze.

Senin baktığın pencereler karanlık,
Daha önce orada bulunmuştum.
Daha önce orada sevişmiştik seninle.
Bakma o pencerelerden,
İçeri alma kuşları.
Kedimiz ağlıyor.

Valizini bıraktığın yerde,
Saat şuan geceyi geçiyor.
Sigarayı bıraktım ve çakmağımla oynuyorum.
Bulut düş diyor,
Soğuk,ölüm.

Seni portakal ağaçları arasında tanımıştım.
Sıcak,bana küfürler ettirirken,
Sen basmalı eteğine,boynunu siliyordun.
Ben sıcağa,şükürler ettim.

Bacaklarını,bir şiire yazabilmek için uğraştığımı biliyorsun.
Benim bacaklarım çirkin.
Kollarımda kalıcı izler var.
Kirpiklerimi senden kıskanıyorum.

Ve elbette bacaklarına dönecek olursak.
Beni bırakıp gittiler.
Bulamıyorum.

Korkuyorum,sesinden.
Rüzgarın karmaşık bir dini var.
Elinden geleni,yüzümüze kesiyor.
Elinden geldiğini,şiire yazdırıyor.

Havlulara sarılmış bebekler büyütüyoruz seninle.
Sarmaşıkları,büyük asker botları tekmeliyor.

Islık gibi bir kurşun duyuyorum.

Sen duymuyorsun.
Uyuduğun yerler toprak.